10 Eylül 2010 Cuma

Gaye Cevikel´in kurucusu olduğu tasarım markası Swarovski ile anlaştı


Gaye Çevikel´in kurucusu olduğu tasarım markası Swarovski ile anlaştı. Şimdi Türk kültürünü dünyaya tanıyor

Türkiye’nin ilk lüks tasarım markası Gaia&Gino... Kurucusu Gaye Çevikel... Ankara’da yıllar önce “Tasarım markası olacağım” dediğinde, çevresindekilerin yüzünde hafif bir gülümseme belirirdi ama o günler artık çok gerilerde kaldı... Gaye Çevikel Ankara’da açtığı ilk mağazasının ardından işini dönüştürdü. 2002’de Gaia&Gino’yu kurdu. Ve dünyanın farklı yerlerinde satılan lüks tasarım ürünlerinin adresi olan Gaia&Gino bu yıl atağa geçti. Ev aksesuarları, vazolar, mumluklar, kaseler ve yemek takımları gibi tasarım ürünlerini çatısı altında toplayan Gaia&Gino Avusturyalı ünlü kristal markası Swarowski’den bir teklif aldı ve ortaya muhteşem tasarımlar çıktı. Yakında bu tasarımları daha çok duyacağız. Gaye Çevikel’le Nişantaşı ofisinde buluştuk. Heyecanlı, işine aşık bir kadın Gaye Çevikel...

* Swarovski’yle yürüttüğünüz ortak projeyi merak ediyorum. Ne yaptınız tam olarak?

Swarovski bize geldi. 10 ünlü tasarımcı seçip, bu tasarımcıları dünyanın 9 ünlü üreticisiyle buluşturuyorlar. Bu üreticilerin tümü dünyada bilinen mobilya markaları. Seçtikleri tek aksesuar markası ise biziz. Projenin adı “Swarovski Elements at Work.”

* Siz de tasarımcılarla eşleştiniz...

Evet. Bizden 3 özel koleksiyon istediler. Biz seçtik tasarımcıları da. Onlar bize bazı isimleri önerdi, seçimi biz yaptık.

Kim bu tasarımcılar?

Sebastian Bergne (Eye koleksiyonunu hazırladı), Francois Azambourg (Fake Wood koleksiyonunu hazırladı) ve Japon Nendo (Puzzle koleksiyonunu hazırladı).

Eskiden mağazamız bir müze gibi gezilirdi

Gazianteplisiniz... Ankara’da ilk mağazanızı açtınız. Ben de Ankara’da gazetecilik yaptım

8 yıl. Mağazanızı biliyorum. Çok farklıydı...

Yalnızca Ankara için değil, İstanbul için de sanırım o tip bir mağaza erkendi. Her şey tasarımdı... Ben Gaziantep’te büyüdüm. Ankara’da okudum. 1993 yılında Ankara’da ilk mağazamı açtım. Orası Türkiye’de ilk tasarım ürünlerini getiren mağaza oldu. O dönemde Ankara’da yaşıyorduk. Daha sonra İstanbul’a taşındık. Abdi İpekçi Caddesi’nde ilk mağazamızı açtık. O dönemlerde İstanbul mağazamız müze gibi geziliyordu. Decorium’la deneyim kazandık. Gaia&Gino da 2004’te kuruldu.

Size bu iş tutmaz diyenler çok muydu?

Herkes söylüyordu. Ben Dünya Bankası’nda çalıştım. O işin bana uygun olmayacağını düşündüm. Siyaset Bilimi, Uluslararası İlişkiler ve İngiliz Dili ve Edebiyatı okudum. Babam mimar, onun işleriyle ilgiliydim. Yalçın’la (eşi Yalçın Çevikel) yeni evliydik. Aklımda olanları eşime anlattım, o da “Başla” diyerek destek verdi. “Neden Türkiye’den çıkan uluslararası bir marka yok?” diye yola çıktık. 2 sene kafa yorduk. Tasarımcıları seçerken de 2 yıl geçti.

Zor mu oldu tasarımcıları ikna etmek?

En kolayı tasarımcıları ikna etmekti. Ama şu anda işe başlasam daha kolay olurdu. Çünkü artık Türkiye biliniyor. 2002 yılında ilk çalıştığımız tasarımcı Karim Rashid oldu. İlk onla lanse ettik markamızı.

Kaç ülkede Gaia&Gino tasarımları var?

Şu anda 40 ülkede, 350 noktada satılıyor.

En çok nerede satılıyor?

Amerika’da çok satıyoruz. Orada çok efor harcıyoruz. Tasarımlarımız, yani ilk koleksiyonları hep Amerika’da çıkarıyoruz.

Neye özen gösteriyorsunuz tasarımcıları seçerken?

Bizim ilk başladığımızdan beri marka kimliğimizde net olan bir şey var. Teknik ve el yapımı birleşmeli bizim ürünlerde. Yüzde 100 kalıptan çıkan tek bir ürünümüz var. El değmesi bizim için çok önemli. Biz geometrik değiliz, yuvarlak ve organiğiz ama aynı zamanda teknik de kullanıyoruz. Arik Levy’yle yaptığımız çalışmalarda optik cam kullandık.

 Arik Levy sizinle uzun zamandır birlikte çalışıyor değil mi?

Evet. Çok farklı bir çalışma yaptı bizle. Optik cam eşantiyonlarda kullanılır daha çok. Biz optik camı farklılaştırdık. Optik camı elle keserek, UV ışınlarıyla yapıştırarak kullandık. Mistik, dünyada en çok satan ürünümüz.

Bir an önce İstanbul’da da satılmak istiyoruz

Mistik’i anlatır mısınız?

Mumluk, çiçeklik olarak kullanılabiliyor... Laboratuvar tüpü bunlar. Elde bükülerek yapılıyor. Üretim kapasitemiz ayda 100 adet. Çok değerli bir ürün. Üzerine kumlama tekniğiyle farklı şeyler yapıyoruz.

Swarovski’nin projesinde neler ortaya çıktı?

Tasarımcılar önce Türkiye’ye geldiler. Biz onlara bazı sunumlar yaptık. Bunlar kültürel mirasımızı ortaya koyan sunumlardı. Ve İznik çinimizden nazar koleksiyonu ortaya çıktı. Eye koleksiyonu Sebastian Bergne’nin. İznik çinisini kullanmak çok zor.

Neden?

Yapımı zor. Fire veriliyor. 3 boyutlu ürün yapmak çok zor. Karo taşı yapmak çok kolay, 3 boyutlu zor çünkü çatlama oluyor. Nazar boncuklu seri çıkana kadar neler çektik anlatamam size. Sebastian Bergne 6 farklı proje sundu, biz vazolar, meyve kaseleri ve minik kaseler olan koleksiyonu seçtik.

Swarovskiler de ortasında...

Evet, çok farklı bir teknikle Swarovskiler işlendi. Silikon üzerine taşlar işlendi.

Bu koleksiyon ne zaman çıkacak?

İlk olarak Eylül’de Amerika’da çıkacak. Sonra Hong Kong, İtalya, Dubai ve Beyrut’ta...

Toplam kaç mağazada satılacak?

Dünyada 20 mağazada satılacak. 250 adet üretiliyor. Hepsi numaralı. Bunlar ileride müzayedede satılacak ürünler. 550 dolardan fiyatları başlıyor.

Türkiye’de ilgi yok mu?

Hiç kimse ilgi göstermiyor. İyi noktalarda olmak istedik ama denemelerimiz olumsuzdu.

Türk tasarımcılarla çalışıyor musunuz?

Defne Koz’la çalıştık. Şimdi Emir Uras’la çalışıyoruz.

Hayaliniz?

Dünyada iyi bir isim olmak istiyorum. Yükselen yenilikçi lüks markalar arasında markamız. Bu beni çok tatmin ediyor. İstanbul’da da satılmak istiyoruz.

Tüm tasarımlarımızın içinde aslında bir mizah var

Bir de Japon tasarımcınız var...

Nendo’yu da seçtik. Nendo markasının adı, kendi adı Oki Sato. Çok farklı bir ürün yaptı Nendo... Bir o İstanbul’a gelmedi, ama çok iyi anladı yaptığımız işi. Bugüne kadar yaptığımız ürünlerden farklı oldu, mumluk değil, vazo değil, kase değil... Bu bir bilmece. Çalışma masası üzerine koyuyorsunuz... Kristal taşlar var, bir kerede yerini bulamıyorsunuz. Açtığınızda kaşıkçı elması gibi içinde Swarovski buluyorsunuz. Bütün tasarımların içinde mizah var aslında. Bu da bizim marka kimliğimizin önemli bir parçası.

Orta Doğu’da satışlarınız nasıl?

Çok iyi.

Krizden ne kadar etkilendiniz?

Çok etkilendik. Bıçak gibi kesildi 2008’in Ekim ayında satışlarımız. Amerika’da siparişlerimizin yüzde 100’ü iptal oldu. Tüm planlarımız değişti. Küçüldük. Ofis değiştirdik. Çıkaracağımız ürünleri iptal ettik. Geçen senenin ikinci yarısından sonra hareket başladı.

Ürünlerimiz sadece Arzu Kaprol galeride satılacak

İstanbul’da göremeyecek miyiz?

İstanbul’da da Ekim ayı gibi Arzu Kaprol Galeri’de Galata’da corner açacağız. Türkiye’de de orada lanse edeceğiz.

Diğer koleksiyonlar nasıl?

Francois Azambourg deri kullandı, tepsi ve mücevher kutusu yaptı. Beyaz deri ve kahverengi deri tepsiler yaptı. Kristalleri derinin içine gömüyorlar. Biz tepsileri Avusturya’ya Swarosvski’ye gönderiyoruz, onlar açıklamadıkları bir teknikle taşları deriye işliyorlar. Bu da sayılı ürün.

VATAN GAZETESİ HABERİ

Hiç yorum yok: